22 Ağustos 2011 Pazartesi

Evde Az Pişmiş Bonfile

Eve iş getirmiyorum aslında prensip olarak ama yapılacaklar listesinde bir tık ilerlemenin zamanı gelmişti. Hani o filmlerde evde güzel müzik eşliğinde yemek yapan, süper yakışıklı, karın kısmında göbek yerine baklavaları olan erkek aşçılar vardır ya, onlar gercek hayatta yok. Yani öyle aşçılarımız olmadığından değil, evde yemek yapmadıklarından. Kadın aşçı da görmedim daha evde doğru dürüst yemek yapan. Ama bu sefer kuralımı bozdum, bozmuşken de hemen burada paylaşıyım.

Artık hepimiz biliyoruz. Güzel yemeğin sırrı güzel malzeme. Ama malzemenin seçimi kadar onu yemeğe hazır hale getirme süreci de onemli. Ben mesela, hayatımın yarısından fazlasını bonfilenin incecik bir et olduğunu zannederek geçirdim, çünkü yediğim bütün bonfileler kağıt gibi olana kadar dövülüyordu. Üstelik de bu işlem kasaplara yaptırılırdı ki onlar da canım ete hiç acımadan ellerindeki ağır metallerle eziyet çektirirdi. Bu da etin kasılarak sertlesmesini saglıyordu ve daha da kötüsü et suyunu da salıyordu böylece. Ama artık napıyoruz? Etimizi, özellikle bonfile yapacaksak, kendimiz bütün halde alıyoruz. Yalnız bu aşamada tavsiyem, kasaba ya da marketin et reyonuna giderken eti bütün halde istediğinizde üzerinize çevrilecek bakışlara hazırlıklara olmanız. '1 kg bütün bonfile alabilir miyim? ' dediğinizde yakındaki herkes size 'onu alabilecek paran var mı?' bakışından ziyade 'sen onu mundar edersin' bakışıyla bakacaktır. Yani en iyi parçayı kapmak için biraz ayna karşısında çalışmanız gerekebilir.

Eti aldıktan sonra, ki et büyük ihtimal temizlenmiş olacaktır, eti üç parmak kalınlğında kesebilirsiniz, bu da yaklasık 150-175 gr arası gelir eğer parmaklarınız normal büyüklüktelerse. Sonrasında ise lütfen eti dövmeyin, tersine onu rahat edebileceği bir kaba alın ve lezzetlendirin. Lezzetlendirme sırasında birçok sey kullanabilirsiniz. Ben kekik, biberiye, karabiber, sarımsak ve zeytinyağı kullandım. Bir uyarı, bu marinede tuz kullanmamak önemli çünkü tuz uzun süre etle bir araya gelince etin suyunu çekecek ve onu setleştirecektir.

 Et bir kenarda marine olurken yanına da fırında patates ve mantar yapıyorum. Patatesleri istediğiniz gibi yapın ama mantarlarla ilgili size tek bir tavsiye vereceğim. Mantarları sotelerken tavanızın cok sıcak olmasına dikkat edin ki, mantarlar haşlanıp içlerine su çekmesin. Sos için de rokfor peyniriyle biraz kremayı birleştirip, koyulasması icin kısık ateşe alıyorum.

Etleri marineden alıp, tuzlayıp. dumanı üstünde tavada mühürlemeden önce fırının 200 C derecenin üstüne çıktığına emin olun. Bu da etin fırına girdiğinde suyunu salıp haşlanmış ete dönmememesi için önemli. Döküm tavanız varsa ve hatta bu da iz yapan döküm tavaysa ne âlâ ama eğer yoksa yine de hala güzel et yapabilirsiniz. Sadece tavanın iyice ısınmış olduğundan emin olun ve biraz zeytinyağı damlatın. Sonra da etleri koyup o 'cızzzzzz' sesini dinleyin. 2 dakika kadar bir tarafını ve sonra da diğer tarafını damgalayın.Etten gelen ses kulağınızda kalsın, siz bu arada ortaya çıkan kokuyu taa içinize çekin. Damgalama, eti pişmesi için fırına verdiğinizde, etin kendi lezzetli suyunu içinde tutmasını sağlayacak. Etin orta-az pişmiş olması için 5 dakika, orta için 7-10 dakika fırında kalması yeterli olacaktır. Fazlasından bahsetmiyorum bile. Fazlasını istediğinizde 'Soul Kitchen'daki ya da 'No Reservations'daki şeflerden öğrenmişsinizdir artık başınıza neler gelebileceğini. 

Eti fırından aldıktan sonra suyu sakın atmayın. Bu suyu hala sıcak olan tavaya alın ve biraz tereyağı ekleyip koyulaşana kadar tavayı yavaşça sallayın.

Elinizdeki malzemeleri birleştirdiğinizde ortaya aşağıdaki gibi bir tabağın çıkması kuvvetle muhtemeldir. 
  



Ya da arkadaşlarla soldaki gibi bir masada     bulabilirsiniz kendinizi 11 saatlik bir Amerika  uçuşundan sonra.    
Hayat geçekten sürprizlerle dolu!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder